30 Ekim 2010 Cumartesi

30 Ekim 2010

Terastaki kütüphanemi boyatmak zorunda kaldım, bir iki onarım işi de vardı. Duvarların tümünü işgal eden kitapları torbalarla terasa taşıdım (Erhan sağolsun, yardım etti). Bütün kitaplar ister istemez birbirine karıştı. İş kitapları yerleştirmeye gelince...

Bazıları okuduğundan fazla kitap alır, ben o tiplerdenim. Çook eskilerde her konuda okurduk. Ne de olsa politik önderlik peşindeydik. Her konuda söyleyecek sözümüz olacak ya... Tarih, felsefe, ekonomi, edebiyat... Temel kaynak sayılabilecek her kitabı alırdık o zamanlar. Hepsini okyamazdık elbette, nasıl okuyalim ki o kadar kitabı! Ama her birini tek tek taramadan da geçirirdik. Böylece pek çok konuda, yüzeysel de olsa bilgi sahihi olurduk...

Bu konunun anlatımını sonraya bırakmak en iyisi, söz bitmez çünkü...

Terastaki kitapları raflara yerleştirme işine gelince... Fırsat bu deyip yeni bir düzen kurmaya giriştim ister istemez. Zaten tematik düzen bozulmaya başlamıştı, aynı konuya ilişkin kitaplar farklı yerlere savruluyordu uzun zamandır. Ben de , fırsat bu, deyip başladım yeni bir düzen kurarak yerleştirme işine. Öte yandan, atmayı düşündüğüm kitaplar için de fırsat doğmuştu, onları da ayıklamaya başlayacaktım. Akşamlarımı, hafta sonlarını bu işe ayırdım... At at bitmiyor kitaplar, her akşam çöpçü torbalar dolusu kitabı indiriyor belediyenin bu tür atıklar için verdiği kutuya... Bir yandan da aynı konuya ilişkin kitapları aynı bölüme yerleştirme işi aksıyor. Çünkü o konunun kitapları sığmayınca bir aradaki raflara, ya yeniden başlıyorum değişik biçimde yerleştirmeye, ya da bir kısmını daha atıyorum onların...

Bütün bunlara karşın beş altı paket kaldı, yani çoğu gitti azı kaldı yerleştirme işinin. Ama bir korku hep içimde: Ya yeni paketlerdeki kitaplar, yerleştirdiğim konularla ilgili çıkarsa -ne de olsa hepsi aklımda değil- ve düzeni yeniden kurmaya başlarsam...

İlk günlük olarak biraz dağınık oldu. Sonrakilerde konuyu sınırlandırmaya çalışacağım... Kim okuyacaksa bunları, neye yarayacaksa bu yazdıklarım...

20 Aralık 2007 Perşembe

"Edebiyatın Gizi Şiirin Dili" kitabının arka kapak yazısı

"Orhan Veli'nin başarısı, asıl olarak şiir diline özgü olmayan, günlük dile özgü olan düzdeğişmeceyi kendi şiir dilinde başarıyla yoğunlaştırmış olmasında yatar."

***
"Başım köpük köpük bulut' dediğiniz an, iki uzak bağlama ilişkin varlık arasında, 'baş' ile 'bulut' arasında bir çakıştırma yapmış olursunuz ki artık eğretilemeli anlam söz konusudur. Bu sözcedeki anlam, bilimsel ya da emprik bilgi ile doğrulanabilir bir anlam değildir; yazınsal bağdaştırma olduğu için şiirsel bir anlam oluşmuş, sözcük-anlam ilişkisindeki doğrulama düzlemi değişmiştir artık."

***
"Sanatsa bağdaştırma, dilin anlam eksenleriyle oynamak, sözgelimi eşdeğerlik eksenindeki ögeyi birleştirme eksenine kaydırmak biçiminde elde edilir. G. M. Hopkins'e göre, 'Güzellik, benzeşlikler ve benzemezlikler karışımıdır."

***
"SAnatçı, üretirken kimi zaman oyun da oynar. Oyun, yaşamı üretmek, çoğaltmaktır; yaşama öykünmektir, öykünürken öğrenmektir. Oyunun kalitesi, zekâ dolu olmasında, verdiği hazda, büyülü ortamı var edebilme gücündedir."

***
"Bir sandalyenin, bir binanın, bir heykelin düzanlamından ve yananlamından söz edilebilir. Bu varlıkların düzanlamı, yapılış nedenlerini oluşturan ilk amaç, yani doğrudan işlevleri ne ise odur. Yananlamları ise; sözgelimi güzellikleri, ilginçlikleri, tarihsel ve moderniteye ilişkin çağrışımlarıdır. Nesne göstergebiliminde değişmece (mecaz) anlam olmaz."

"ANLAMBİLİM / Sözcüğün Anlam Açılımı" kitabının arka kapak yazısı

Anlam-sözcük ilişkilerinin "sözcüğün anlam açılımı" biçiminde alındığı bu kitapta, anlamın boyutları ilk kez kavramlar düzeyinde tartışılmaktadır.

Alanında tek olan bu çalışmada, anlamın diyalektiği ve boyutları ile sözcük-anlam bağlantıları, "gerçek anlam-değişmece anlam karşıtbütünü"nde ele alınmıştır.

Farklı bir yaklaşımla yeni bölümlemeler, kavramlaştırmalar, terimlendirmeler yoluna gidilerek "gerçek anlam", "başat anlam", "yan anlam"; değişmece türleri olarak da "benzetme", "eğretileme", "düzdeğişmece", "niceleme", "yoksunlama" konularında ayrıntılı açıklamalara ve tartışmalara girilmiş, "aktarmalar" kavramına da yeni bir yaklaşım getirilmiştir.