Nizamettin Uğur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nizamettin Uğur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2022 Cuma

Ürkmez (İzmir), Carl Sagan, Dünya ve Yaşam...

İki hafta sonra yine buradayım, Ürkmez'de (Seferihisar/İzmir). 

Ankara-İzmir; son yıllarda yaşadığım iki kent.

Birkaç fotoğraf çektim dün. Bugün bir rastlantıyla  izledim "Carl Sagan / 'Soluk Mavi Nokta"yı. Zihnimde kendiliğinden yan yana geldiler bir anda; tek bir imgeye dönüştüler o an. 

Nisan şaşkınlığı işte. Ne olabilir ki başka!..









Carl Sagan - Pale Blue Dot/Soluk Mavi Nokta - Türkçe Altyazılı








28 Mart 2020 Cumartesi

"Anlambilim" Kitabı ve Bir Doktora Tezi

    ULUSLARARASI KARADENİZ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM ve BEŞERÎ BİLİMLER FAKÜLTESİ
TÜRK FİLOLOJİSİ PROGRAMI


AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ROMANLARINDA ÜSLUP
ARACI OLARAK İNSAN METAFORLARI



Sinem ATIŞ

Türk Filolojisi Alanında Doktora Tezi 



TİFLİS-2018

   
       (...)

       3.3. Verilerin Toplanması ve Analizi

       Araştırmanın kapsamını teşkil eden Tanpınar’ın MB, Huzur, SD, SAE ve AK romanları
okunarak insan metaforları tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada ele alınacak metafor tasnifi
için, tanımsal olarak George Lakoff ve Mark Johnsen’ın kaleme aldıkları Metaforlar, Hayat,
Anlam ve Dil adlı eseri, metafor yapıları içinse Nizamettin Uğur’un Anlambilim-Sözcüğün Anlam
Açılımı adlı eseri kaynak alınmıştır. Metafor yapıları için farklı yazarların eserleri de araştırılmış -
Oğuz Cebeci’nin Metafor ve Şiiri Dilinin Yapısal Özellikleri- ancak Tanpınar’ın metafor evreninin
geniş olması hasebiyle en uygun kaynağın Nizamettin Uğur’un yapmış olduğu metafor tasnifi
olduğu düşüncesine varılmıştır.

       Tanpınar’ın romanlarındaki insan metaforları ilk olarak Nizamettin Uğur’un kategorize
ettiği on dokuz metafor yapısıyla eşleştirilmiştir. Bulgular kısmı için elde edilen insan metaforları
Microsoft Office-Excel programında incelenip yorumlanmıştır. Elde edilen bulgular dokuz alt
başlıkta Microsoft Office-Excel programında tablolaştırarak analiz edilmiştir. Bu dokuz başlık
Tanpınar’ın romanlarında geçen insan metaforlarının sınıflandırılmasıyla ortaya çıkmıştır. İlk alt
başlıkta Uğur’un tasnifine göre Tanpınar’ın hangi metafor türünü daha fazla kullandığı, ikinci alt
başlıkta Tanpınar’ın haritaladığı insan metaforlarının cinsiyet bakımından analizi, üçüncü ve
dördüncü alt başlıkta kadın ve erkek roman karakterleri bakımından ele alınan metaforlar, beşinci
alt başlıkta Tanpınar’ın romanlarında geçen hedef alanı çocuklardan oluşan metaforlar, altıncı alt
başlık insandan ayrı düşünülemeyen uzuvlarla ilgili yaratılan metaforlar, son üç alt başlık ise
Tanpınar’ın insan metaforu oluşturmak için kaynağını hayvandan, bitkiden ve teolojik unsurlardan
ödünçlediği metaforlar analiz edilmiştir.

       3.4. Nizamettin Uğur’un Metafor Tasnifi

       Nizamettin Uğur’un Anlambilim-Sözcüğün Anlam Açılımı adlı kitabında 8 üst başlık ve 21
alt başlık altında metafor yapılarını açıklamaktadır. Söz konusu 8 üst başlıktan birincisi olan
“Benzetmedeki Temel Öğelerden Hangisine Dayandırıldığına Göre Metaforlar” başlığı altında iki
alt Başlık; “Açık ve Kapalı Metaforlar” ele alınmıştır. Açık ve kapalı metaforlar, tüm metafor
kategorilerini kapsayacağı için 249 metaforu bu iki başlığın altına yazmak bizi tekrara
düşüreceğinden bu başlık tezden kaldırılmıştır.
   
       Bu çalışmada insan metaforu tasnifi aşağıdaki metafor yapılarının anlam evrenindeki
şekliyle kategorize edilecektir.
     
       3.4.1. Öğelerin Sayısına Göre Metaforlar
    
       3.4.1.1. Teklik Metafor
     
       Osmanlıcada istiare-i müfrede olarak geçen teklik eğretileme öğelerinden her birinin sayısı
bir taneden fazla olamayan eğretilemelerdir. Buraya kadar verilen açık ve kapalı eğretilemelerin
çoğunluğu teklik eğretileme örneğidir (Uğur, 2003, s. 100).

       3.4.1.2. Yaygın Metaforlar

       Osmanlıcada istiare-i mürekkep ve istiare-i temsiliye olarak adlandırılmıştır. Açıklaması
ise, birden çok benzerlik ilişkisi ile gerçekleştirilen eğretilemelerdir. Başka deyişle, benzetmenin
temel öğelerinden yalnız birini çok sayıda benzerlik içerecek biçimde kullanarak oluşturulan
eğretilemelerdir (Uğur, 2003, s. 100). Açık yaygın, kapalı yaygın ve karma yaygın olarak üç grupta
incelenir. Örneğin, “Köprüyü görene kadar ayıya dayı diyeceksin.”

       3.4.2. Temel Öğlerin Aynı Şeyde Birleşip Birleşmediğine Göre Metaforlar

      3.4.3.1. Mutlak Metafor 
   
      (...)

                                                                                                                      (Sayfa 63-65)

https://www.ulusaltezmerkezi.net/ahmet-hamdi-tanpinarin-huzur-adli-eserinde-siradisi-benzetmeler-ozgun-metaforlar/324/

14 Eylül 2019 Cumartesi

Anlambilim, Şiir ve Dil Bilinci

Şiir ve Dil Bilinci 

Adnan SATICI


Karl Marks'ı yakından bilenler, ondaki güçlü ironik yaklaşıma değinmeden onun adını anmazlar. Düşünüyorum da şairler için "bilmezler, ama yaparlar" sözü dudaklarının arasından dökülürken Marks'ın gözlerinin içi muzipçe parlamış olmalı diyorum. Şairlerin yaptıkları işleri açıklama bahsindeki kadim beceriksizliklerini bundan daha iğneleyici bir dille ifade eden başka bir cümle hatırlamıyorum. Peki, nasıl oluyor da inşaa edenin bile açıklamakta güçlük çektiği şiir gibi başı sonu belirsiz bir etkinlik, onu okuyanların, dinleyenlerin indinde ilgisiz ve sevgisiz kalmamıştır hiç? Bu soruyu Marks'a sorsak, şöyle mi derdi: "Bilmezler, ama severler."

Farkındayım, şiir okuru dediğimiz insan tekinin her gün biraz daha azalmasından duyduğum üzüntü, yerini kimi zaman kırgınlığa, hatta kızgınlığa bırakıyor. Bundan ben de hoşnut değilim, ama ne yapayım ki duygum bu. Ve farkında olduğum bir şey daha var: Duyguların ürettiği sorunlar, çözdüklerinden kat kat fazla. Okuru, yetkin bir şiir bilinci taşamadığı için suçlamak, bunlardan yalnızca biri. Salimen düşünmek, bu bilinci uyandıracak somut öneriler geliştirmek, dahası eğitsel bir çaba içinde yorulmak gerekiyor.

Şairlerin, bir işin üstesinden gelebilecekleri bilgi formasyonuna sahip olduklarını kabul etsek bile, böylesi ağır, böylesi zahmetli bir işe girişmedikleri biliniyor. Bu durumda görev eleştirmenlere, özellikle de dilbilimcilere düşüyor. Neden derseniz; çünkü şiir bilinci demek, tastamam bir dil bilinci demektir. T. S. Eliot, 1948'de yazdığı "Poe'den Valery'ye" adlı özlü denemesinde, bu gerçeğin altını, dikkatlerden kaçmayacak bir biçimde çiziyor: "İlk şiirlerde ya da şiirden zevk almanın en temel biçimlerinde dinleyenin dikkati konuya yöneltilir; şiir sanatının etkisi, dinleyici bütünüyle bu sanatın bilincine varmaksızın duyumsanır. Dil bilincinin gelişmesiyle başka bir aşamaya ulaşılır; bu aşamada, o zamana değin okur olabilecek dinleyici, öykünün kendi içinde ve anlatılma biçiminde iki yanlı bir ilginin bilincine varır; başka bir deyişle biçemin ayırdına varır." Eliot, "biçemin ayırdına varmak" diye adlandırdığı, okurun şiir karşısında kaydettiği bu ikinci aşamaya, "artan özbilinç ya da dil bilinci" de diyebileceğimizi söyler.

Görüldüğü gibi, şiiri sadece bir "konu" bütünü olarak karşılayan kavrayış, öykü ya da roman karşısında bir dereceye kadar anlaşılabilir; ama söz konusu şiir olunca derde deva olmaktan uzaklaşıyor. O halde şiir okurunun herhangi bir edebiyat okurundan farklı bir formasyona ihtiyacı var. Bu formasyon da ancak anlambilim meselelerine yakınlıkla edinilebilir. Ne yazık ki ülkemizde anlambilim alanında geniş boşluklar var. Dolayısıyla Türkiyeli şiir okurunun fazlaca bir seçeneği yok bu konuda. Yıllardan beri anlambilim meselelerine kafa yormuş değerli yazar Nizamettin Uğur'un "Sözcüğün Anlam Açılımı" alt başlığıyla Doruk Yayımcılık'tan birkaç ay önce çıkan "Anlambilim" adlı yapıtının, bu boşluğu doldurmada önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Zira anlambilim sarmalı, döner dolaşır "sözcük" düzeyinde sarpa sarar her defasında. Hatırlamakta fayda var; bundan yıllar önce "şiir gelip sözcüğe dayandı" demişti Edip Cansever. Bu nedenledir ki sözcüğün anlam açılımı üzerine bilimsel her çaba, aynı zamanda çağcıl şiire ilgi duyan "şiir dinleyicisi"nin "şiir okuru" katına çıkmasına da hizmet edecektir. Eliot'un deyişiyle şiir okurunda özbilincin artmasını, dil bilincinin oluşmasını sağlayacak saygıdeğer bir hizmettir bu. Nizamettin Uğur, bu çalışmasıyla saygın bir hizmet görüyor. Kitabın arka sayfasında yazıldığı gibi, sistematiğiyle alanında tek olan bu çalışmada, anlamın diyalektiği ve boyutları ile sözcük-anlam bağlantıları, gerçek anlam-mecaz anlam ekseninde ve bu ekseni geniş bir sınıflandırmaya tabi tutarak ele alıp irdeliyor. Kavramlaştırmalardaki dikkati, örneklendirmelerdeki açıklığı ve anlatımındaki yalınlığı, bugüne dek çeviri kökenli çalışmalardan canı epeyce yandığı için, anlambilim denince ürken okurlara da rahat bir nefes aldıracak kanımca.

Nizamettin Uğur'un yaptığı işin önemi de burada. Yabancı dillerin kendi mantıklarına oturan, ama Türkçeye uyarlandıklarında kafa karıştıran ithal ikâme kavramlarla yaklaşmıyor Türkçe sözcüklerin anlamsal katmanlarına. Gerçi bir karşılaştırma gereci olarak zaman zaman onlardan da yararlanmıyor değil. Fakat Türkçe sözcüklerin anlamsal yapılarına özgü kavramlaştırma ihtiyacının onlarla karşılanamayacağının bilinciyle yaklaşıyor onlara. Zaten kitabın üçüncü bölümünde yer alan üç ayrı tartışma yazısı, Fransızcadan ya da İngilizceden eksik okumalarla devşirilmiş kavramlarla anlambilim meselelerinde fikir yürütmeye çalışanların yetersizliklerini yeterince açığa vuruyor.

"Bilmeden yapan" şairlere, "bilmeden seven" şiir okurlarına, çocuklara ve gençlere "şiir öğreten" öğretmenlere, dil ve edebiyat öğrenimi gören herkese, "Anlambilim - Sözcüğün Anlam Açılımı"nı okumayı öneriyorum.


Özgür Politika gazetesi, 13 Mayıs 2004




20 Aralık 2007 Perşembe

"Edebiyatın Gizi Şiirin Dili" kitabının arka kapak yazısı

"Orhan Veli'nin başarısı, asıl olarak şiir diline özgü olmayan, günlük dile özgü olan düzdeğişmeceyi kendi şiir dilinde başarıyla yoğunlaştırmış olmasında yatar."

***
"Başım köpük köpük bulut' dediğiniz an, iki uzak bağlama ilişkin varlık arasında, 'baş' ile 'bulut' arasında bir çakıştırma yapmış olursunuz ki artık eğretilemeli anlam söz konusudur. Bu sözcedeki anlam, bilimsel ya da emprik bilgi ile doğrulanabilir bir anlam değildir; yazınsal bağdaştırma olduğu için şiirsel bir anlam oluşmuş, sözcük-anlam ilişkisindeki doğrulama düzlemi değişmiştir artık."

***
"Sanatsa bağdaştırma, dilin anlam eksenleriyle oynamak, sözgelimi eşdeğerlik eksenindeki ögeyi birleştirme eksenine kaydırmak biçiminde elde edilir. G. M. Hopkins'e göre, 'Güzellik, benzeşlikler ve benzemezlikler karışımıdır."

***
"SAnatçı, üretirken kimi zaman oyun da oynar. Oyun, yaşamı üretmek, çoğaltmaktır; yaşama öykünmektir, öykünürken öğrenmektir. Oyunun kalitesi, zekâ dolu olmasında, verdiği hazda, büyülü ortamı var edebilme gücündedir."

***
"Bir sandalyenin, bir binanın, bir heykelin düzanlamından ve yananlamından söz edilebilir. Bu varlıkların düzanlamı, yapılış nedenlerini oluşturan ilk amaç, yani doğrudan işlevleri ne ise odur. Yananlamları ise; sözgelimi güzellikleri, ilginçlikleri, tarihsel ve moderniteye ilişkin çağrışımlarıdır. Nesne göstergebiliminde değişmece (mecaz) anlam olmaz."

"ANLAMBİLİM / Sözcüğün Anlam Açılımı" kitabının arka kapak yazısı

Anlam-sözcük ilişkilerinin "sözcüğün anlam açılımı" biçiminde alındığı bu kitapta, anlamın boyutları ilk kez kavramlar düzeyinde tartışılmaktadır.

Alanında tek olan bu çalışmada, anlamın diyalektiği ve boyutları ile sözcük-anlam bağlantıları, "gerçek anlam-değişmece anlam karşıtbütünü"nde ele alınmıştır.

Farklı bir yaklaşımla yeni bölümlemeler, kavramlaştırmalar, terimlendirmeler yoluna gidilerek "gerçek anlam", "başat anlam", "yan anlam"; değişmece türleri olarak da "benzetme", "eğretileme", "düzdeğişmece", "niceleme", "yoksunlama" konularında ayrıntılı açıklamalara ve tartışmalara girilmiş, "aktarmalar" kavramına da yeni bir yaklaşım getirilmiştir.

1 Ağustos 2007 Çarşamba

"EDEBİYATIN GİZİ ŞİİRİN DİLİ" Kitabının "İçindekiler"i

İÇİNDEKİLER

Sunu

I. BÖLÜM / “Edebiyet:”
Edebiyat: Ova ve Ufuklar
Edebiyat: Karakutunun Çözülmesi
Edebiyat: “Düşülke”
Edebiyat: Dönüştürücü Kışkırtıcılık

II. BÖLÜM / “Şiir:”
Paradoksun Şairi: İlhan Berk
Şiir Dilinin İki Temel Özelliği
Şiirde Anlam Oluşumu ve Sorunu

III. BÖLÜM / “Sanat, Yazar…”
Yerellik, Evrensellik ve Sanat
Yazarın Trajedisi