Şiir Bilinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir Bilinci etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2019 Cumartesi

Anlambilim, Şiir ve Dil Bilinci

Şiir ve Dil Bilinci 

Adnan SATICI


Karl Marks'ı yakından bilenler, ondaki güçlü ironik yaklaşıma değinmeden onun adını anmazlar. Düşünüyorum da şairler için "bilmezler, ama yaparlar" sözü dudaklarının arasından dökülürken Marks'ın gözlerinin içi muzipçe parlamış olmalı diyorum. Şairlerin yaptıkları işleri açıklama bahsindeki kadim beceriksizliklerini bundan daha iğneleyici bir dille ifade eden başka bir cümle hatırlamıyorum. Peki, nasıl oluyor da inşaa edenin bile açıklamakta güçlük çektiği şiir gibi başı sonu belirsiz bir etkinlik, onu okuyanların, dinleyenlerin indinde ilgisiz ve sevgisiz kalmamıştır hiç? Bu soruyu Marks'a sorsak, şöyle mi derdi: "Bilmezler, ama severler."

Farkındayım, şiir okuru dediğimiz insan tekinin her gün biraz daha azalmasından duyduğum üzüntü, yerini kimi zaman kırgınlığa, hatta kızgınlığa bırakıyor. Bundan ben de hoşnut değilim, ama ne yapayım ki duygum bu. Ve farkında olduğum bir şey daha var: Duyguların ürettiği sorunlar, çözdüklerinden kat kat fazla. Okuru, yetkin bir şiir bilinci taşamadığı için suçlamak, bunlardan yalnızca biri. Salimen düşünmek, bu bilinci uyandıracak somut öneriler geliştirmek, dahası eğitsel bir çaba içinde yorulmak gerekiyor.

Şairlerin, bir işin üstesinden gelebilecekleri bilgi formasyonuna sahip olduklarını kabul etsek bile, böylesi ağır, böylesi zahmetli bir işe girişmedikleri biliniyor. Bu durumda görev eleştirmenlere, özellikle de dilbilimcilere düşüyor. Neden derseniz; çünkü şiir bilinci demek, tastamam bir dil bilinci demektir. T. S. Eliot, 1948'de yazdığı "Poe'den Valery'ye" adlı özlü denemesinde, bu gerçeğin altını, dikkatlerden kaçmayacak bir biçimde çiziyor: "İlk şiirlerde ya da şiirden zevk almanın en temel biçimlerinde dinleyenin dikkati konuya yöneltilir; şiir sanatının etkisi, dinleyici bütünüyle bu sanatın bilincine varmaksızın duyumsanır. Dil bilincinin gelişmesiyle başka bir aşamaya ulaşılır; bu aşamada, o zamana değin okur olabilecek dinleyici, öykünün kendi içinde ve anlatılma biçiminde iki yanlı bir ilginin bilincine varır; başka bir deyişle biçemin ayırdına varır." Eliot, "biçemin ayırdına varmak" diye adlandırdığı, okurun şiir karşısında kaydettiği bu ikinci aşamaya, "artan özbilinç ya da dil bilinci" de diyebileceğimizi söyler.

Görüldüğü gibi, şiiri sadece bir "konu" bütünü olarak karşılayan kavrayış, öykü ya da roman karşısında bir dereceye kadar anlaşılabilir; ama söz konusu şiir olunca derde deva olmaktan uzaklaşıyor. O halde şiir okurunun herhangi bir edebiyat okurundan farklı bir formasyona ihtiyacı var. Bu formasyon da ancak anlambilim meselelerine yakınlıkla edinilebilir. Ne yazık ki ülkemizde anlambilim alanında geniş boşluklar var. Dolayısıyla Türkiyeli şiir okurunun fazlaca bir seçeneği yok bu konuda. Yıllardan beri anlambilim meselelerine kafa yormuş değerli yazar Nizamettin Uğur'un "Sözcüğün Anlam Açılımı" alt başlığıyla Doruk Yayımcılık'tan birkaç ay önce çıkan "Anlambilim" adlı yapıtının, bu boşluğu doldurmada önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

Zira anlambilim sarmalı, döner dolaşır "sözcük" düzeyinde sarpa sarar her defasında. Hatırlamakta fayda var; bundan yıllar önce "şiir gelip sözcüğe dayandı" demişti Edip Cansever. Bu nedenledir ki sözcüğün anlam açılımı üzerine bilimsel her çaba, aynı zamanda çağcıl şiire ilgi duyan "şiir dinleyicisi"nin "şiir okuru" katına çıkmasına da hizmet edecektir. Eliot'un deyişiyle şiir okurunda özbilincin artmasını, dil bilincinin oluşmasını sağlayacak saygıdeğer bir hizmettir bu. Nizamettin Uğur, bu çalışmasıyla saygın bir hizmet görüyor. Kitabın arka sayfasında yazıldığı gibi, sistematiğiyle alanında tek olan bu çalışmada, anlamın diyalektiği ve boyutları ile sözcük-anlam bağlantıları, gerçek anlam-mecaz anlam ekseninde ve bu ekseni geniş bir sınıflandırmaya tabi tutarak ele alıp irdeliyor. Kavramlaştırmalardaki dikkati, örneklendirmelerdeki açıklığı ve anlatımındaki yalınlığı, bugüne dek çeviri kökenli çalışmalardan canı epeyce yandığı için, anlambilim denince ürken okurlara da rahat bir nefes aldıracak kanımca.

Nizamettin Uğur'un yaptığı işin önemi de burada. Yabancı dillerin kendi mantıklarına oturan, ama Türkçeye uyarlandıklarında kafa karıştıran ithal ikâme kavramlarla yaklaşmıyor Türkçe sözcüklerin anlamsal katmanlarına. Gerçi bir karşılaştırma gereci olarak zaman zaman onlardan da yararlanmıyor değil. Fakat Türkçe sözcüklerin anlamsal yapılarına özgü kavramlaştırma ihtiyacının onlarla karşılanamayacağının bilinciyle yaklaşıyor onlara. Zaten kitabın üçüncü bölümünde yer alan üç ayrı tartışma yazısı, Fransızcadan ya da İngilizceden eksik okumalarla devşirilmiş kavramlarla anlambilim meselelerinde fikir yürütmeye çalışanların yetersizliklerini yeterince açığa vuruyor.

"Bilmeden yapan" şairlere, "bilmeden seven" şiir okurlarına, çocuklara ve gençlere "şiir öğreten" öğretmenlere, dil ve edebiyat öğrenimi gören herkese, "Anlambilim - Sözcüğün Anlam Açılımı"nı okumayı öneriyorum.


Özgür Politika gazetesi, 13 Mayıs 2004